Terapiye Başlamak?
Her şeyden önce anlaşılmanın kendisi ve hatta birinin yargılamadan anlamak için özel çaba sarf ettiğine şahit olmak bile, başlı başına insanın hayat kalitesini arttıran, sağaltıcı bir süreçtir.
Bazen insanlar, ilk defa terapi randevusu almakta "kendimi nasıl anlatırım" gibi kaygılarla kararsızlık yaşayabiliyorlar, erteleyebiliyorlar. Randevu alıp sonra iptal etme isteği, ilk seansta veya sonrasında performans kaygısı gibi durumlar, terapiye başlamayı veya devam etmeyi zorlaştırabiliyor. Ancak rutin hayatta sıklıkla yaşanan sosyal anksiyete gibi hallerin, zorlantıların terapi seanslarında da kendini göstermesinden doğal ne olabilir? Sosyal hayatınızda kendinizi ifade etmekte zorlanıyorsanız, bunu terapistiniz karşısında da yaşamak, en kestirme ve doğal yoldan, ilk elden zorlandığınız konuyu birlikte yaşayarak paylaşmak demektir aslında.
Terapi, toplumdaki gibi bir performans sergilemeniz gerektirmeyen, üstelik işlevsel olabilmesi için katılım açısından gönüllülük esasına dayalı bir süreçtir. Hayatınızda da sizi zorlayan, tekrar eden durum ve duygular, ilişki dinamikleri, terapistinizle ilişkinizde de ortaya çıktıkça bu duyguları terapistinizle konuşmak kadar, konuşamayarak, susarak, davranışa dökerek, paylaşmak terapi deneyiminize katkıda bulunabilir. Bu deneyimler, hem terapistinizle bağın kuvvetlenmesine hem de yaşadığınız zorlukların ilk elden daha net bir şekilde gözlemlenmesine olanak tanır.
Terapistin sunduğu destek ve güvenli ortam, yargılamayan ve sürekli olumsuzlanan duygu ve durumlarda dahi sarsılmayan bağı, danışanın bu duygularla başa çıkmasına, içinde sağlıklı oranlarda yer verip karakterinde denge sağlamasına, bağ kurma kapasitesini geliştirmesine ve terapi sürecinden daha fazla fayda sağlamasına yardımcı olabilir.